SOFRALAR SERGİSİNİN YARATICISI MELTEM TEPELER İLE BAŞARISININ SIRRINI KONUŞTUK


world-news

8.12.2022      Yaşam                     


Sofralar Sergisi gibi uluslararası düzeyde organize edilen ve çok yönlü çalışmanın arkasında yılların getirdiği tecrübe ile güçlü bir iş insanı var; Meltem Tepeler. Nato Zirvesinin Topkapı Sarayı’nda düzenlenmesinden, Dolmabahçe Sarayı’nda ki muhteşem düğüne kadar organizasyon detaylarını konuştuk.


Meltem Tepeler'i tanıyabilir miyiz?

-Eğitimim şu anda yaptığım işten çok farklı. Boğaziçi Üniversitesinde Kimya okudum. Gene aynı üniversitede Çevre Bilimleri Enstitüsü’nde mastır ve doktora yaptım. Farklı okullarda farklı kültürlerde Mısır, İtalya, Anadolu’da da İskenderun, Gölcük, Karamürsel, Ankara’da yaşadım her çeşit kültür ile kaynaştım. Kadıköy Anadolu lisesi mezunuyum, bizim maarif koleji daha çok mühendis doktor ve fen adamı yetiştiren bir okuldur.
Babamın üst düzey askerdi, haftada en az üç dört gün önemli konuklar evimizde ağırlanırdı. Aslında kimsenin bilmediği sosyal davetler bölümü ile o zamanlar tanıştım. Türkiye’nin çok kısıtlı olduğu 70'li yıllardan bahsediyorum. Bu davetlerin içerisinde büyüdüm. Ben de çok severek anneme yardım ederdim. Sofraların hazırlanması, yemekte ne olacak, ikram edilecek kokteyllerin seçimi, benim yaşam biçimimdi diyebilirim. Yurtdışında yıllarca askeri ataşelik yaptığı için zaten büyük elçi gibisiniz. O nedenle, evimizde çok sık protokol davetleri olurdu. Dolasıyla da yurt dışında da bu tip davetlere çok gittim. Küçüklüğüm bununla geçti.



Kurucusu olduğunuz KM EVENTS’den bahsedebilir misiniz?

-KM Events 27 yıllık bir firma. Hatta bu sene mart ayında 28. yılına girecek. 2. Jenerasyon olarak çocuklarım da başladı benimle çalışıyorlar. 3-4 kolumuz var; KM Home, ev tekstili ihracat yapıyoruz, KM Beyond Luxury, consierge hizmeti veren bir turizm firması. Km Events in kolları olarak çalışıyor. Şimdi organik turizme de giriyoruz. Kısacası gitgide büyüyen bir markayız.

Organizasyonla ilgili çalışmalarınız nasıl başladı, ilk bu alana geçişiniz nasıl oldu?

-Girişimcilik bir histir, o hep içimde olduğunu hissettiriyordu. Ben devamlı “tam da bu değil” deyip duruyordum. Sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde doktora dönemimde kendi çalışmamı sunmak üzere Budapeşte’de bir kongreye davet edildim. Gündüzleri sunum yapılıyor ama akşamları davetler oluyordu. Kongre daveti, protokol davetlerini görünce ben aslında böyle bir şey yaparsam mutlu olabileceğimi hissettim. Böylece doktoramın son iki senesinde birtakım etkinlikler düzenlemeye başladım. Organizasyonlar çok rağbet gördü derken son sene dışarıdan gelen çok büyük bir proje sebebiyle aniden şirket kurmak durumunda kaldım. Ama düşünün insanların işlerini yaptıracakları şirket olmadığı 90’lı yılların başlarından bahsediyorum, o dönemde bu konuda boşluk vardı.

Araştırma görevlisiydim, görevimden istifa edip üniversiteden 3 aylığına izin istedim fakat bir daha hiç geri dönemedim, iş işi getirdi. Hiçbir zaman pişman olmadım, hatta çok mutlu oldum çünkü gerçekten kalbimin sesini dinledim. Çok hızlı bir büyüme ile 28. yılımıza geldik. KM Events olarak Türkiye’de yurtdışından gelen hemen hemen 100 düğünün yaklaşık 75’ni biz yapıyoruz. Bu alanda bir numarayız.

Fakat Bunlara ilaveten çok istediğimiz bir nokta var. Yıllardır bunun için çalışıyordum ve bunun başlaması bana çok gurur veriyor. Biz artık İstanbul konumlu ama çok uluslararası şirket olduk. Yani müşterimiz de yabancı, projelerimizi gerçekleştirdiğimiz yerler de yabancı. Tabi Türkiye’de de çok proje yapıyoruz ama yine yaptığımız projelerin çoğu yabancı. Dünyanın herhangi bir bölgesinden mesela Pakistan’dan veya İran’dan diyelim, bizi tutuyor ve Londra da veya Fransa’da bize düğün yaptırıyorlar.



Uluslararası şirket olarak Türkiye’de bir ilke imza attınız. “Sofralar Sergisi’nden bahseder misiniz?

-Tüm bunları yaparken çok güzel bir bebeğimiz oldu. Sofralar Sergisi, fikir annesi, yaratıcısı benim. Benim hayatımda “sofra” çok önemli. Bütün düğünlerimi önce bir sofra yaratıp onun üzerine tasarlarım. Normalde nasıl yaparsınız, ev döşüyorsanız tabi ki önce yemek odasından başlamazsınız. Ben de öyle değil önce sofradan başlarım ve etrafını şekillendiririm. Beş sene önce bir sofralar sergisi yapayım dedim, çeşitli markalarla anlaşıp her bir marka adına bir sofra kurmak istedim. Benim senelik davetlilerimin katılacağı bir bakıma PR çalışması niteliği olan, hem de o senenin trend sofralarını yaparım diye düşündüm.

Beş sene içerisinde uluslararası bir noktaya gelmek zorunda kaldı. Çünkü düğün planlama konferansları konusunda uluslararası alanlarda konuşmacıyım, eğer belli cirolar yapmış ve belli başarıları imza atmışsanız yurtdışından çağrılıp konuşmacı olabiliyorsunuz. Benim konumumda olan diğer ülkelerdeki arkadaşlarıma anlattığım zaman çok heyecanlandılar. Müthiş bir proje dünyada bir örneği yok, bunu neden daha büyük bir çerçevede düşünmüyorsun deyince, ben de bir şimşek çaktı. Türkiye’ye davet edersem böyle bir projede seve seve olacaklarını belirttiler.

Türkiye’yi anlatan bir proje olmasını çok arzu ettim. Her birinden kendileri için İstanbul ne anlam taşıyorsa onu sofra tasarımlarında hazırlamalarını istedim. Çünkü İstanbul her şeyin ötesinde bir şehir. Dolasıyla İstanbul aşk demekse bir aşk masası yap. İstanbul gizli bir cennet bahçesi ise öyle bir sofra hazırla şeklinde ipuçları verdim.

Güzel bir Türkiye projesi olduğu için Hem Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğini aldık. Başta ana sponsorumuz karaca olmak üzere, yaklaşık 50’ye yakın destekçimiz oldu. Bu projeyi ilk defa ortaklı çalıştım ve bu kadar büyütmeme neden olan Bluechip Events Elmas Özler ile birlikte yaptık. Ortaya uluslararası sofralar sergisi çıktı. Beraber büyütüp geliştireceğimiz bir proje oldu ve Türkiye’ye çok farklı uluslararası sergi kazandırmış olduk.”



Fikir aşamasından uygulama hazırlıkları ne kadar sürdü?

Raffles otelle ilk konuştuğumuz zaman Kasım – Aralık’tı 2021 idi. Şubat ayında tasarımcılar ile konuşmaya başladık. Normalde bir yılda hazırlanması gereken projeyi 6 ayda hazırladık son iki ayda yoğunlaştık. Tasarımcılarımızdan biri Oscar törenlerinin tasarımcısıydı. En büyük zorluklarından biri onları aynı tarihte bir araya getirmek oldu.



“Katılımcıların hayallerinin üzerinde bir organizasyon oldu” dediniz biraz daha açar mısınız?

Dokuz tasarımcımızın yanı sıra arkada da bir sofra alanımız vardı. Kendi sofra tasarımlarını yapmak isteyenlere pek çok butik firmalar bu alana girdiler. Sofra tasarımı konusunda yurt dışı ve yurt içi iki kategori de yarışma alanı da yarattık. İstanbul’u anlatan 8-10 kişilik sofralar yaptılar. Yarışmacılarında birincilerini aynı alanda sergiledik. Kriterlerimiz; yaratıcılık, renk kullanımı, hikâye kurgusuydu. Puanlamalarda iki kişi birinciliği hakketti. Erica Johns Boston’dan Global, Bandırma’dan Melisa Demirhan Var ise ulusal birinci oldu. Sponsorlarımız, katılımcılar, ziyaretçiler herkes çok memnun oldu sonuçtan.

Operasyonel zorlukları neler oldu?

Özellikle canlı çiçek operasyonu çok zordu. Dünyadan ve Türkiye’den çiçek sponsorluklarımız da vardı. Ülkemizden İstanbul Çiçek ana çiçek sponsorumuz oldu ama çok özel çiçek siparişleri olduğu için Ekvator’dan Royal Flowers, Alexandra Farms  Dominik’den çiçekleri önce Hollanda’ya uçak kargolarla gönderdiler.Orada hepsi İstanbul Çiçek operasyonu ile birleştirildi ve soğutmalı tırlarla Türkiye’ye getirildi. Dünyayı dolaşıp gelen çok özel çiçeklerle çalışıldı. Daha önce görmediğim çiçekleri bir gördüm. Dünyanın 6 kıstasından tasarımcı ile çalıştığımız için Kübalının, Perulunun, Filipinlinin Avustralyalının çalıştığı çiçekler birinden farklı. Hepsinin kendine özgü çiçek siparişleri oldu. Her şeyi bir tarafa bırakın mesleki bilgi ve görgüyü geliştirebilecek fırsatı meslektaşlarımın ayaklarına getirdik. Keşke değerlendirebilselerdi.

Kimler ziyaret etti?

-Meslektaşlarımın gelmesini çok isterdim fakat sadece 3 firma ziyaret etti. Haberleri olmasına rağmen gelmemeyi ve görmemeyi tercih ettiler. Bu kendileri için çok güzel bir şey olurdu. Bizim ülkemizde rakibini alkışlama kültürü yok maalesef. Alkışlamayı öğrendiğiniz zaman kendini geliştiriyorsunuz o yüzden meslektaşlarımın fikirlerini bilmiyorum çünkü gelmediler, gelemediler.

Düğün organizasyonlarınıza dönersek, çok etkileyici geniş kapsamlı düğünler yapıyorsunuz. Yurt içi mi yurt dışı mı ağırlıklı oluyor?

-Organizasyonların %70’i yurtdışından geliyor. Bunların getirilip, ağırlanması, otellerinin ayarlanması, transferleri dahil her şeyiyle yapıyoruz. Bir düğün turizm firmasıyız, sadece dekor ve tasarım değil. Yurt dışına da gidiyoruz fakat yurtdışına gidip yaptığımız projenin de sahibi yurt dışından olduğu gibi bir de Türkiye’den gidip de yurt dışında yapmak isteyenler de oluyor.

Sadece düğün değil luxury event yapıyoruz, yani lüks etkinlikler. Yani bununla ilgili proje üreten her firmaya destek veriyoruz. Mesela dünyanın en lüks saatlerinden olan Panerai saatleri ile 5 yıl çalıştık.

Yurt dışından gelenlerin mekân tercihlerinde nereler ön plana çıkıyor?

-Yurtdışından gelenler, eğer İstanbul’da olacaksa en çok Boğaz hattı ve mümkünse otel içi olmayacak bir yer tercih ediyorlar. Örneğin Çırağan ve Mandarin gibi otellerin dış mekanları, tarihi mekanlar olabilir. Bodrumda da oluyorsa kapalı bir mekan yerine zeytin, portakal ağaçlarının olduğu bahçe, deniz kenarı, beach tercih edilebiliyor. Çünkü onlarında geldiği ülkede balo salonu olan hatta orada da aynı lüks oteller var. En çok önem verdikleri şey deniz görmesi ve tarihi eser olması. İstanbul ve Bodrum çok revaçta. Daha küçük düğünler Kapodakya’yı seçiyor. Hint düğünleri genelde Antalya istiyor. Başka yerler isteyen çok az.

Hem mekân hem konsept nasıl belirleniyor?

-Uzun bir toplantı yapıyoruz, iki saate varan. Nasıl bir düğün düşlüyorlar? Zevkleri ne onları öğreniyoruz. Sonuçta bu iş mutlulukla yapılacak bir iş. Huzurlu çalışmak çok önemli.

Hint düğünü de organize ediyorsunuz. Onların gelenek yapılarına göre içeriği nasıl oluşturyorsunuz?

-Özellikle Hindistan da yaşayan Hintliler daha geleneksel düğünler yapıyorlar. Avrupa ve Amerika da yaşayan Hintliler ise daha Batılılaşmış oluyorlar. Mutlaka bir geceleri Hint tarzı olur ama bir geceleri daha Avrupai oluyor. Fakat Hindistan’dan gelenler çok geleneksel yapıyorlar ve oradan gelen aile düğün planlamacısıyla birlikte geliyorlar. Aslında biz planlamacı ile çalışmış oluyoruz.

En çok etkilendiğiniz düğün veya düğünler hangileri oldu?

-Her şeyin ilki çok etkileyici oluyor. Hayatımda ilk defa yurt dışında yaptığım bir düğün vardı. Bundan 20 yıl evvel yaptığım 40 kişilik bir düğündü. İtalya Como gölünde ilk düğünü yapan Türk benim. 40 kişinin her biri önemli kişilerdi. Belçika kontu, kontesi gibi royal insanlar. 3 gün 3 gece sürdü.

İlk orada öğrendin destinasyon düğününün ne demek olduğunu. Dünyanın her yerinde Como ya gelindi ve dünyanın en güzel ve butik otellerinden bir olan Villa d’Este’de yapıldı.

Bir de hayatımda yaptığım Suudi Arap düğünü hiç unutamıyorum. Dolma Bahçe Sarayı’nda ilk ve tek düğünü yaptım. Suudi Arabistan’ın en büyük iş adamlarından Halit Ali Rıza’nın kızının düğünüydü Abdullah Gül’ün özel izniyle açıldı saray. 600 kişi civarındaydı ve o düğünü yaparken çok duygulandım, çok güzel bir düğündü. İlk Suudi Arap düğünlerindendir. Daha sonra buraya müthiş bir akım oldu.

Hayatımda yaptığım ilk Hint düğününü unutamam. Dört ay boyunca çalışıp ortaya çıkan şeyin güzelliği beni ağlatmıştı. O da Türkiye de yapılan ilk Hint düğünlerindendir.

Düğün dışında, NATO Summit’in Topkapı Sarayı’nda etkinliğinde George Bush, Tony Blair gibi o zamanki tüm devlet başkanlarını ağırladım. 2000 yılında yaptığım müthiş bir işti, benim için en yüksek noktadır. İlkler ve tekler hep akılda kalıyor, onları hiç unutamıyorum.

Sanatla da yakından ilgilisiniz…

-Küçükten itibaren sanatın her dalına ilgi duydum, beş yaşından beri piyano çalıyorum, beri yağlıboya resim yapıyorum. Elime kalemi aldığım andan itibaren şiir yazıyorum ve bir şiir kitabım var. Sanata ilgi duymama rağmen lisenin de yönlendirmesi ile Boğaziçi kimya bölümüne gittim, oralarda da mutluydum. Beynimin bir tarafı da hep fen vardı.