INFLUENCER OLMANIN AYRINTILARINI RÜYA BÜYÜKTETİK’TEN ÖĞRENDİK


world-news

9.01.2023      Yaşam                     


Rüya Büyüktetik, uzun süredir sosyal medyada sürdürdüğü çalışmaları ile “influencer” kavramını ülkemizde tanıtan kişilerden. Özellikle lüks konusunda uzun soluklu çalışmaları, marka konumlandırmasındaki doğru ve sabırlı stratejilerinin bir ifadesi olarak görebiliriz. Büyüktetik ile moda merakını, influencerlığa nasıl başladığı ve neler yaptığına, gelecek planları öğrenmek amacıyla bir araya geldik.
Rüya Büyüktetik dedelerinden itibaren İstanbullu bir aileden geliyor. Çok sevdiği İstanbul’dan uzun süreli ilk ayrılığını Ankara’ya okumak için gittiği dönemde yaşıyor. Ankara Üniversitesi, Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünü okuyor.



“Çok güzel bir tecrübe oldu çünkü hep aynı yerde okudum, hep aynı yerde oturdum. O çevreyi kırmak, çıkmak bana çok farklı dünyaları keşfetme imkânı sağladı. Açıkçası Ankara güzel bir değişiklik oldu benim için. Özlüyorum.” diye açıklıyor o günlerini.
İstanbul’a geri döndükten sonra yaklaşık 6 yıl kadar, Amerikalı bir insan kaynakları şirketinde çalışıyor. “Hayat çok tek düze gidiyordu. Benim bir hobi yapmam lazım, beni mutlu edecek, besleyecek ekstra bir şeyler yapmak istiyordum. Oldum olası modaya ilgili bir insandım. Alışveriş düşkünlüğü olarak değil ama tasarımlara, modacılara, onların tarihçelerine hep meraklı olmuşumdur. Google görsel aratmalar neredeyse yokken bile birçok fotoğrafı arşivleyip tasarımlarını inceliyordum.”
Bu dönemde yabancı bloggerlerı takip etmeye başlıyor. Edebiyat kökenli olması, yazmayı ve araştırmayı sevmesi blog spot üzerinden bir moda sayfası açmaya yöneltiyor.
Bahsi geçen dönemlerde “influencer” diye bir kavram yok sadece blogerlar var ve onlar takip ediliyor.

Bugünkü çalışmaları ile farkı şöyle dile getiriyor “Önceden her mecraya uygun kendi kemik DNA’sını koruyarak içerik üretmek çok zor bir süreçti. Çünkü çoğu zaman hepimiz deneye yanıla bir şeyleri buluyorduk. Şimdi çok detaylı profesyonel raporlamalar var tabi ki müthiş kırılımlar, yüksek oranlı etkileşimler, iyi planlanmış stratejiler gibi, böylece instagram değişim geçirdi.”



Markalar ile çalışmalarınız nasıl başladı, ilk kez markalar mı size ulaştı?

İlk kez bir kozmetik firmasından benimle çalışmak istediklerine dair bir mail geldi. İlk iş birlikteliğim
Este Lauder’in Michael Kors ile yaptıkları bir iş birliktelikleri vardı, Türkiye’deki duyurusu için çalıştık. Benim için çok ilginç bir olaydı. Böylece çalışmalarım başladı. 2010- 2011 yıllarından bahsediyorum. Bloggerlar moda haftasına davet edildiğinde bile şaşkınlıkla karşılanıyordu o dönemler. Daha sonra da blogger kavramı influencerlığa geçiş yaptı.

Yıllar içinde instagramda ve orada yapılan çalışmalarda da ne gibi farklılıklar oldu?

Ben ilk başladığım zamanlarda dijital ajans diye bir kavram yoktu. Yeni medya diye bir şey yoktu. Bunların ajansları olmadığı gibi yapabilecek insanlar da yoktu. Herkes bu sürecin içerisinde kavrula kavrula şu ana gelindi ve öğrenildi.

Daha çok lüks kısmına hitap eden çalışmalar yapıyorsunuz. Yüksek saatçilik olmak üzere birçok üst düzey markayla çalışmalarınız var. Firmalar açısından bakarsak, markaların bir influencer ile çalışmayı tercih etme sebepleri nedir, niçin çalışmalılar?

Bu bir süreç, influencer marketing çok yeni hayatımıza girmiş bir kavram. Konu ilk başta reklamdan kaçınmaya dayanıyor. Diyelim ki bir derginin ilk 50 sayfasına bir reklam veriyorsunuz. O derginin okuyucusu o sayfalarda reklam olduğunu bildiği için ilk 50 sayfayı atlıyor 51. sayfadan okumaya başlıyor. Firma olarak oradaki hedefi kaçırıyorsunuz.
Marka, tüketicinin gördüğü her yerde olma çabası içerisinde outdoor, televizyon, gazete reklamında yer alıyor, yani potansiyel müşteri yakalanmaya çalışılıyor. Ve bu çok dinamik bir şey, influencerlarda bu noktada aslında organik içerikleriyle hayata giriyorlar.

Sektörün reklam ve hedef kitle arasında ki oranını nasıl dengeliyorsunuz?

Tüketici çok bilinçli ona göre bir strateji belirlemeniz gerekiyor. Doğru dengeyi hayatına adapte edeceksiniz. Her marka influencer ile çalışmak zorunda değil.
Örneğin daha az %000.1 alıcı kitlesi olan bir markanın bilinirlik isteği de kısıtlı olabilir. Hedef kitlesi özeldir ve sadce onlar tarfından bilinmek isteniyordur. Belirli kişilere hitap etmek istiyor olabilir. Bu onun sosyal mecrada var olmaması gerektiği anlamına da gelmiyor. Var olsa bile daha farklı bir çalışma içeriği ile hedefine ulaşmayı planlar.

Burada influence kavramı yön değiştiriyor ve müşteri penceresinden bakmaya başlıyorsunuz sanırım?

Evet her zaman markayla bütçeli bir iş birliği yapma anlamına gelmiyor. Kişi senin markanın gerçekten kullanıcısı diyelim, örneğin bir kahve satın alıyor beğeniyor veya beğenmiyor. Bunu da açıkça ifade ediyor. Influencerı takip eden kitle bunu istiyor. Çünkü diğer reklamda bir şeyi yüceltme var. Influencer tarafındaysa organik olarak yorumlama bulunuyor.

Tabii ki iş bir bütçeli iş birliğine dönüştüğünde influencer aynı reklamlarda yer alan ünlüler gibi veya model gibi markayı övüyor. Burada da konu organiklikten ve işin doğasından kopuyor. O zaman bu takipçinin gözünde ilk geçtiği 50 sayfalık reklamlar gibi oluyor veya televizyonda izlediği dizi de ki reklam gibi 15 dakika sonra geri açarım deyip başka bir kanala geçiyor. Milyonlarca TL harcanan TV reklamı nasıl geçiliyorsa burada da onu geçmek istiyor. Şimdi bu bence üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta.

Bütçeli bir iş birliği yapıldığında markanın belli beklentileri olabilir. Aracı olarak göreceğimiz influencer kişisi de organikliğini koruyup hem de aradaki dengeyi çok iyi kurmayı bilmeli. Bu bence hala belli noktalarda tartışmaya açık bir konu, uzlaşılabilir, ortak nokta bulunabilir. Bir kemik takipçi kitlesi var çok şükür bende de var. O kitle biliyor mesela sadece benim inanmadığım bir şeyi belli bir maddiyat uğruna telaffuz etmeyeceğimi. Bence en büyük yapılan yanlış, konunun birim maliyet üzerine dönmesi. Ne kadar bütçe ile ne kadar görünürlük aldım gözüyle bakılıyor. Dolayısıyla burada kararı verecek olan kişi her kimse pazar analizini çok iyi yapması gerekiyor.